Adı bisiklete çıkmıştı gerçi ya
düpedüz “tılsım”dı oysa
bilirdik.
“Sanırım artık gitti” dendiği anda
mistik dönüşleriyle ünlüydü.
Bu tuhaf dönüşlerine paralel bir
manevra yeteneği yoktu
hızlı ya da havalı da değildi
hatta markası bile hiç bilinmedi
ama emindik ki, mutlaka geri dönerdi.
Kısa süre sonra, alındığı yerde beklerdi.
“Çalıp da n’apacaklar onu?!” düşüncesi
son derece ucuz kalırdı olanlar karşısında.
Tılsım, ecelle Şarköy arasında
pedal atan bir iyot parçasıydı.
Ona bisiklet demeye çalışanlar da oldu.
Belki de adını, sadece o çocuk bilirdi
o her gün yeniden eceli gelen çocuk...
Tılsım’ın gidişi onurlu oldu.
Bir gün yine alındı ve geri dönmedi.
Kimin aldığı ise hiç mi hiç önemli değildi
çünkü bu kez Tılsım, gerçekten alınmıştı.
Ve anladık ki,
bilerek dönmemişti.
Üzgün müdür?