Bu Blogda Ara

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Tekerlekli Tılsım


Adı bisiklete çıkmıştı gerçi ya
düpedüz “tılsım”dı oysa
bilirdik.
“Sanırım artık gitti” dendiği anda
mistik dönüşleriyle ünlüydü.
Bu tuhaf dönüşlerine paralel bir
manevra yeteneği yoktu
hızlı ya da havalı da değildi
hatta markası bile hiç bilinmedi
ama emindik ki, mutlaka geri dönerdi.
Kısa süre sonra, alındığı yerde beklerdi.
“Çalıp da n’apacaklar onu?!” düşüncesi
son derece ucuz kalırdı olanlar karşısında.

Tılsım, ecelle Şarköy arasında
pedal atan bir iyot parçasıydı.
Ona bisiklet demeye çalışanlar da oldu.
Belki de adını, sadece o çocuk bilirdi
o her gün yeniden eceli gelen çocuk...

Tılsım’ın gidişi onurlu oldu.
Bir gün yine alındı ve geri dönmedi.
Kimin aldığı ise hiç mi hiç önemli değildi
çünkü bu kez Tılsım, gerçekten alınmıştı.
Ve anladık ki,
bilerek dönmemişti.

Üzgün müdür?

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Adımız-Soyadımız



                                                       Barbaros'un yaptıklarına...


Adın geçmesin,
biraz sevimsiz gözükecek bu gidiş ama
kötü değildi
biliyorsun, değildi.
Ancak lütfen bir yerlerde
ani kokular gelmesin burnuma
beni kendi gibi sevenlerin
ılık sözleri duyulmasın
çünkü “adın geçmesin” dedim söze başlarken.

Sabahları Kadıköy’den çocuklar da geçmesin mesela
zaten kapı önü banklardayız
zaten hava tatlı serin
zaten telli ve bildik şarkılar akıyor sigaralarımızdan
bir de yağmur yağmaz mı, ey!

Yüzünde, ikinci bir isme ihtiyaç duyan
bir ifade var bu çarşamba
geçmesin adın bu yüzden...
çünkü sen benimle doğmuş
hatta doğumumda bulunmuş bile olabilirsin.

Ne güzel hava. Hava ne hafif. Ne diyez!

İşte şimdi,
gönül rahatlığıyla korkabiliriz.