Bu Blogda Ara

20 Nisan 2011 Çarşamba

Birahane/Karaköy-İSTANBUL

Burası birahane, Karaköy
rıhtıma bakan değil
arka taraflı,
daha gerçek manzaralı.

İçkiye düşmüş her yerimin
ıslak bölümü
basit bir vapur beklentisi.
Gayet ortayaşlı bir
onbeş dakika herkeste
ki son bir tek renksizle
zamanlanamaz akşam.

Keşke buradaki tahta masa hep olsa
böyle yüksek yüksek olsa
böyle arkada olsa
ve daha çok ipek böceği...

Burası Karaköy, birahane...

13 Nisan 2011 Çarşamba

Port re

Gıcırtıların var, eminim
göğsüne yakın bir yerlerde
gıcır gıcır...
Yaşadığını kanıtlayan
nefes alan
ahşaptan bir gülüş.
Küçük bir kız olduğunu
ele veren şey
elmacık kemiklerin.
İstediğin kadar soğuk dur
uzak bak, dudak büz nafile,
farkında değilsin de
keman çalıyorsun.
Ve teninden mi korkuyorsun ne?
ellerin tedirgin
ayakların bakire
gündüzlerin Deneuve...
Velhasıl işte sen
ayağını yere basınca bir yerlerde
kadınlıklar havalanıyor.

ıslıklı devamlar

Bu gemi, daha bir görev adamı
daha senli benli
ıslık çalıyor, farkında değil
sen-ben güverte, farkında değil
akşamüstü altı
farkında değil...
Sen aklımdan geç
sözümden dön
içimden gel
fark etmez...

ıs

Saatler sıklıkla
sekize çeyrek vardır
ve sürekli 2’ye gelir
ıslıklı bir bakışla...

12 Nisan 2011 Salı

karşı

ufff! uf!
en çok bugün karşıya geçmek isterim
şu an...
tam da o yakadan
öbürüne.

maksat karşıya geçmek
ve geri dönmek,
belki biraz arada kalmak
ama rahatça süzülerek
ama kan revan içinde.

maksat geçmek
ama karşıya
ama iç içe...