Bu Blogda Ara

8 Kasım 2012 Perşembe

öyle

"Öğle mi?" dedim
"maalesef" dedi, "öğle"

o sırada bunun
bir veda zamanı olduğunu
bilmiyordum.

30 Ekim 2012 Salı

çapraz sorgu


Söyle bakalım kötü çocuk
ne kadar kötüsün?
Peki ya kendini kötü hisseder mi
kötü çocuklar?
Aslında hala masallardan etkilenir
ve herkesin, az da olsa
kötü olduğuna inanırsın değil mi?
Bu sen misin?
Kimi üzdün en çok?
En çok neye üzüldün?
Sorulardan korkuyor musun?
Geçmişiyle yargılanabilir mi insan?
Zaten gelecek, henüz var mı ki?
Anlatamıyor musun?
Anlamıyorlar mı?
İstemiyor musun?
Güvenir misin?
Emin misin?
Ağlamak istemiyor musun?
Kim tanıyor güçsüz yanlarını?
Nereye saklanıyorsun?
Sevdin mi?
Hatırlıyor musun?
Niye acıyor canın?
Oyun oynamak istemiyor musun artık?
Arkadaşın nerde?
Hiç çocuk oldun mu?
Peki sever misin çocukları?
O çocuk sana neler dedi?
Küstün mü ona?
Yoksa üzüldün mü?
Hiç pişman oldun mu?
Unutabilecek misin?

İyi misin sen?!

Ne dersin kötü çocuk...
gidelim mi?

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Tekerlekli Tılsım


Adı bisiklete çıkmıştı gerçi ya
düpedüz “tılsım”dı oysa
bilirdik.
“Sanırım artık gitti” dendiği anda
mistik dönüşleriyle ünlüydü.
Bu tuhaf dönüşlerine paralel bir
manevra yeteneği yoktu
hızlı ya da havalı da değildi
hatta markası bile hiç bilinmedi
ama emindik ki, mutlaka geri dönerdi.
Kısa süre sonra, alındığı yerde beklerdi.
“Çalıp da n’apacaklar onu?!” düşüncesi
son derece ucuz kalırdı olanlar karşısında.

Tılsım, ecelle Şarköy arasında
pedal atan bir iyot parçasıydı.
Ona bisiklet demeye çalışanlar da oldu.
Belki de adını, sadece o çocuk bilirdi
o her gün yeniden eceli gelen çocuk...

Tılsım’ın gidişi onurlu oldu.
Bir gün yine alındı ve geri dönmedi.
Kimin aldığı ise hiç mi hiç önemli değildi
çünkü bu kez Tılsım, gerçekten alınmıştı.
Ve anladık ki,
bilerek dönmemişti.

Üzgün müdür?

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Adımız-Soyadımız



                                                       Barbaros'un yaptıklarına...


Adın geçmesin,
biraz sevimsiz gözükecek bu gidiş ama
kötü değildi
biliyorsun, değildi.
Ancak lütfen bir yerlerde
ani kokular gelmesin burnuma
beni kendi gibi sevenlerin
ılık sözleri duyulmasın
çünkü “adın geçmesin” dedim söze başlarken.

Sabahları Kadıköy’den çocuklar da geçmesin mesela
zaten kapı önü banklardayız
zaten hava tatlı serin
zaten telli ve bildik şarkılar akıyor sigaralarımızdan
bir de yağmur yağmaz mı, ey!

Yüzünde, ikinci bir isme ihtiyaç duyan
bir ifade var bu çarşamba
geçmesin adın bu yüzden...
çünkü sen benimle doğmuş
hatta doğumumda bulunmuş bile olabilirsin.

Ne güzel hava. Hava ne hafif. Ne diyez!

İşte şimdi,
gönül rahatlığıyla korkabiliriz.

17 Temmuz 2012 Salı

Candy Dilinde Desperado


Seni her sevdiğimde, kırıcı bir senfoni başlıyor
ortanın, hafif sol tarafından
alışılmadık ve garip bir filmin
ilginç hissiyatı ile birlikte
ve gibi...
hayatı boyu hiçbir duvarın
üzerinde oturmamış bir beklenti bu
bu bir uzaklık birimi
bir mesafenin yırtıcı tanımı
çaresizliğin dingin melodisi.

Ve bir diğer taraftan,
iyi ki ömür boyu izlemişim diyorum seni
uzaktan, hiç dokunmadan.
Evet böyle diyorum.
Ellerimde büyümüşsün bu sayede
bak?!
Sadece ani bir nokta rengi vurdu gecelerimize
senin çizme hevesine uzaklıklı.
İşte bunun adı; “Vertigo Dumanı”
ama sadece dünyadaki adı...

Böylelikle her Candy
ama her Candy
şüphesiz hak etmektedir, ölümsüz terk edilişi.

Durdum.

25 Mayıs 2012 Cuma

Kaçıncı Yeni!

"Kaçıncı Yeni" D&R'larla birlikte artık Kabalcı Kitabevi ve internet sitesinde de satışta.

http://www.kabalci.com.tr/cinius-yayinlari/serdar-seren/kacinci-yeni-9786051274454.htm

9 Mayıs 2012 Çarşamba

"Kaçıncı Yeni" artık kitap... Tabii ki blogda olmayan şiirler de orada.

Yeni çıkan kitabımı internette, aşağıdaki adreslerden edinebilirsiniz:

* idefix.com

* D&R: dr.com.tr

* kitapyurdu.com

* netkitap.com

* kitapturk.com


11 Mayıs Cuma'dan itibaren de D&R mağazalarında. 

Sevgiyle...

19 Nisan 2012 Perşembe

bakışlarından turgut

Yaşlı ve ürkek bakışlarından
Turgut Uyar parçacıkları saçan amca
elbette daha çok gözlemlemelidir hayatı
çünkü gayet iyi kavramıştır ki
tüm yalnızlıkların doğal ve kolay avıdır artık.
Şimdi sıkıcı torbasıyla derhal
sıkıcı evine gidip
sıkıcı gününü sonlandıracak
ve aklında hep o soru:

- dün saat kaçtı?

Yine de gözlemlediği tüm genç memelerin hatrına
evde kendi kendine bir şeyler yapmak isteyecek
eli gitmeyecektir.
Amaca yönelik televizyonunda açık olan
en sıkıcı kanalı izlememek
ve bacaklarını uzatıp sırf nefes almak
son derece yeterli ve adil bir anlaşma olacaktır.

Amca dedik ya,
hani o yaşlı ve hatta ürkek bakışlarıyla
üzüm suyunu özleyebilen amca...
kurtulamayacak bundan:

- şu an dünde saat kaç?

17 Nisan 2012 Salı

Barbaros'a ilk mektup

Ve biliyor musun Barbaros
hiç gelmeyen sesler bile çok güzel bazen
sabaha kadar gururla vuruşulmuş
kanlı bir geceydi gülüşü
ve bu, büyük ağızlı kadınları sevmek gibi değildi.
kafamı buzlu suya soktum
ve çıkarmadım bir süre
aşağıdaki sessizliği duydum
boğuk şıkırtıları, buzların çarpışmalarını
hücrelerimin tek tek boğuluşunu dinledim
yıkkın sözlerle sıvazlamadım yaralarını.
İnan Barbaros
vücudum “o” kokuyordu olur olmaz yerlerinden

- “o kim?” diyorken buz altı soğuk sular

her sabah yapılmalı gibiydi bu
her kanlı sabahların altında
her soğuk, her buzlu
her itişken gülüşte bir daha

sabah sabah Barbaros
sabah sabah!..

20 Mart 2012 Salı

manik

Susmak zor ya genellikle
her yeşilliğe bir sözün var
ha bir de
yazılamaması var kırıklığın.
endişe dediğin yavrum;
ikinci sınıf bir gündüzün “haydi gel” sesidir.
Ne mutlu. Ne mutlu ki içinden yazabiliyorsun.
Şu halde dozu kaçırıp
çirkinleşmemek için hiçbir neden yok!
Hadi de!
De hadi?!

Hüzün.

6 Mart 2012 Salı

U•Ç

Uçmayı öğren
ve beni tamir et
fonda, zayıf bir ihtimal olsun.
herkes biliyor ki
gideceğiz
terli sesler duyacağız her seferinde
ve herkese tekrar aşık eden
o vücut parçalarına teşekkürler olsun fonda.

Hadi öğren şu veda etmeyi de
tamir et beni.

Fonda yanılgı esleri...

24 Şubat 2012 Cuma

eX

Ölüm, yalnız yapılan bir eylemdir
yaşamaktır ölüm;
ölümü yaşamak.

Ve her ölüm
yalnızdır.

31 Ocak 2012 Salı

diğerleriniz

Senlerin içinden geçince
sizlere varılıyor.
Bakın!..
Çok sevdik biz sizi
ben ve diğerlerim
siz ve diğerlerinizi...

24 Ocak 2012 Salı

Çocuklu ölü kediler ve bakkalda

Dün, geçmişin odacıklarına
girip çıkarken yine
Zülbiye Hanım,
kır evi
ve bir parça 2. Kat,
yine...

Sonra bir bakkal,
fakat Şinasi değil...
içerisi sessiz
içerisi ölüm
ne kadar çok ölmüşler
ne kadar çok kedi!
Tezgahta, yerde, rafta
her yerde ölmüş kediler.
Ve çocuklar!
Çocuklar öldürmüş onları.
Çok küçük çocuklar...
Hatta biri, gülümseyerek
üzerinde uyuyor kedinin
yoksa üzerinde ölüyor mu?

Çok soğuk burası çocuk
dışarı çık!
Kumsala doğru...
Yolu geç, kumsala doğru.
Park etmiş arabaların
tanıdık aralıklarının arasından...

Her yer ölü kedi.
Kapıları kapat.
Unut bunu!

8 Ocak 2012 Pazar

No Pasaran!

Yeraltı lezzetler geçiyor içimizden
aramızdan pasajlar geçiyor
eski, yıkık pasajlar
çok seviyorum kokusunu.
Biz pasajların içinden geçiyoruz
geçişmek için var onlar
çok seviyorum.
Birbirine yasak uçları bağlıyor pasajlar
yeraltı pasajları. ..
çok seviyorum ıslaklığını
alt ve üst ıslaklığını...

ıslak, yasak, yeraltı pasajları.